Sempozyum Hakkında
Sempozyum Hakkında
Molla Ahmed el-Cezeri (ö. 1640)
İsmi ve Hayatı
Melayê Cizîrî’nin asıl adı Ahmed b. Muhammed el-Bûtî el-Cezerî’dir. Genellikle “molla” kelimesinin karşılığı olan “Mela”, bazen da aşk ve sevgi oklarının hedefi anlamındaki “Nişânî” mahlasları kullanmıştır. Ancak daha çok “Cizreli İmam” anlamında “Melayê Cizîrî” nisbesi ile şöhret bulmuştur.
Doğum ve ölüm tarihleri için farlı bilgiler verilse de son dönem yapılan ilmî ve akademik çalışmalarda 1567, 1568 yılında doğduğu ve 1640, 1641 yılında 75 yaşında iken Cizre’de vefat ettiği tespit edilmiştir. Melayê Cizîrî, Cizre’de başladığı medrese tahsilini Diyarbakır, Hakkâri ve İmadiye bölgelerindeki medreselerde sürdürmüştür. O dönem Cizre’de Mîr Abdal Medresesi, Medresa Sor (Kızıl Medrese), Müküs’te Mîr Hasan-ı Veli Medresesi, İmadiye’de Kubbehân Medresesi çok sayıda âlim ve mutasavvıfın yetiştikleri ilim merkezleri olarak bilinir. Otuzlu yaşlara kadar medrese eğitimine devam eden Melayê Cizîrî, Diyarbakır’da yaşayan Molla Taha adındaki hocasından ilim icâzeti alarak bir dönem imamlık ve müderrislik görevlerinde bulunmuştur.
Kürt sûfîliğinde bir dönüm noktası olan Melayê Cizîrî’nin tasavvufa ne zaman ve nasıl yöneldiği hususunda elimizde kesin bir malumat bulunmamaktadır. Genel olarak Divan’ında yer alan bazı beyitlerden yola çıkarak onun Nakşbendî tarîkatı mensubu olduğu belirtilir.
Yaygın kanaate göre 1640 yıllarında vefat etmiştir. Kabri, bir dönem ders verdiği Şırnak’ın Cizre ilçesindeki Kırmızı Medrese’de bulunmaktadır.
Divanı
Melayê Cizîrî’nin günümüze ulaşan tek eseri divanıdır. Onu tasavvuf alanına taşıyan ve tanıtan bu Dîvân’ının dışında bugüne kadar başka herhangi bir eserinden bahsedilmemiştir. Melayê Cizîrî’nin 1 Muharrem 1041/ 29 Temmuz 1631 tarihinde tamamladığı tasavvufî Dîvân’ı, onun Kürtler arasında “Şêxê Cizîrê (Cizre’nin şeyhi) ve “Reîsu’ş-şu’arâ (Şairlerin Üstadı)” gibi lakaplarla anılmasını sağlamış ve Tasavvufî Kürt Edebiyatında zirveye oturtmuştur. Melayê Cizîrî’nin şiirlerinde görülen tasavvufî derinlik ve kullandığı kavramlar, Dîvân’ını tasavvuf yoluna girdikten sonra yazdığını ortaya koymaktadır. Dîvân’ında kullandığı dil, Kürtçe’nin Kuzey Kurmancisi olarak adlandırılan lehçesidir. Muhteva açısından birçok İslami ilimleri barındırmakla beraber Divanda özellikle felsefî estetik, ilâhî aşk, sevgi, tasavvuf ve vahdet-i vucûd gibi temalar ön plana çıkmıştır
Dördüncüsünü düzenlediğimiz Melayê Cizîrî Sempozyumu’nun bu yılki ana teması “Melayê Cizîrî’nin Ahlak Anlayışı’dır”.
Mela ile ilgili yapılan önceki sempozyumlarımızda onun varlık, tevhit ve bilgi anlayışları üzerinde durulmuştu. Mela, kendinde önceki tasavvufi geleneğe uyarak, aşkı adeta yaratılışın mayası, alemdeki kesrette vahdet ve tevhidin var olduğu ilkesini benimsemiş, Allah ve Hz. Peygamber aşığı bir alimdir. Bu yılki ana temamız Melayê Cizîrî’nin ahlak anlayışıdır. Mela, Allah ve Peygamber sevgisini değerlerin en yücesi olarak görmüştür. Dolayısıyla onun ahlak anlayışında Allah ve Peygamber sevgisi, en yüce değerdir. Zira Kur’an ve Sünnet’in de bizlere anlatmak istediği bakış açısı budur. Melayê Cizîrî, tasavvufî şiir geleneğinde ahlakî erdem ve nefs terbiyesi gibi temaları incelikle işlemiş, bu yönüyle hem sufî hem entelektüel bir çerçevede bu meseleleri bütünlemiştir. Bu bağlamda Mela’nın şiirlerinde ahlak, sadece bireysel bir erdem değil, ilahi aşk ve manevi yolculukla iç içe geçmiş bir varoluş hâlidir. Divan’da yer alan “çıplak söz” yerine sembolik anlatımlarla (örneğin, aşk, cemâl, nur, rûhî temsiller) ahlaki derinlik arayışı dikkat çekmektedir.
Melayê Cizîrî ve değerlerini bütünüyle kavramanın yolu, onun özellikle elimizde matbu olan Divan’ında tezahür eden ahlaki perspektifleri derinlemesine analiz etmektir. Bu sempozyumda yapılacak çalışmalarla Melayê Cizîrî’nin ahlak kavramına ve etik tasavvuruna dair görüşleri açığa çıkarılacak, bu yönüyle onun düşünce dünyasının mercek altına alınması amaçlanmaktadır.
MELA’NIN AHLAKLA İLGİLİ BAZI BEYİTLERİ
Dil bişo der ji vê nifaqê ku bidet sîne beraqê
Bi sefa hemrehê erbabê dilan we çi sefa be
Yıkayıp temizle gönlü bu nifaktan ta ki parlasın sine
Safa bulmak istersen yoldaş ol gönül ve safa ehline
Şem‘ê serrê nûr nadet ger neket perhîzê dil
Zewqê cama ‘işqê naket ger neket îmsakê rûh
Işık vermez mumun başı eğer içi temiz değilse pisliklerden
Aşk kadehinden zevk almaz bir ruh, çekmezse elini maddeden
Mîrî û padişahî mûyek li nik Melayî
Nadem bi mulkê ‘alem yek zerreyek ‘înayet
Beylikle padişahlığın bir kıl kadar yok değeri yanında Mela’nın
Mülk-ü cihana değişmem, sevgiliden gelirse bir zerre inayet
Qesdê serçeşmeyê heywanê heqîqet ke Mela
Bi cehanê mebe mexrûr ku cehan ‘eynê serab
Abıhayat çeşmesine ulaşma hedefini gerçekleştir ey Mela!
Mağrur olma dünyaya ki, dünya tamamıyla bir seraptır
Dil bis¸o tu j`ve^ nifaqe^, ku bidit si^ne beraqe^
Bi sefa hemrehe^ erbabe^ dil u^ ehle^ sefa be
Gönlü temizle bu riyadan, sinen parlasın güneş misali
Saf kıl gönlü, yoldaşın olsun gönül ve sefa ehli
Kan bi gewher c¸i bikit, gewher eger paki nebit
Tu besi^ret te nebit, si^rete^ ecdadi c¸i kit
Cevher temiz değilse cevher madeni olmuş neye yarar
Basiret sahibi değilsen ecdadın sireti neye yarar!
NOT: Sempozyum için gönderilen bilimsel çalışmaların yalnızca TAM METİNLERİ uluslararası editörlü kitap olarak yayınlanacak olup bildiri ÖZETLERİ ise yayınlanmayacaktır.
IV. Uluslararası Melayê Cizîrî Sempozyumu Düzenleme Kurulu